Progresif Supranükleer Felç

Progresif Supranükleer Felç, kısaca PSP, hareket ve dengeyi kontrol eden beyin bölgelerinde ilerleyici bozulmaya neden olan nadir bir nörodejeneratif hastalıktır. Beyinde koordinasyon ve dengeyi düzenlemek için bir "orkestra şefi" gibi çalışan bazı alanlar vardır. Özellikle bazal gangliyonlar ve beyin sapı, bu orkestranın kritik enstrümanları gibidir. PSP'de bu kilit bölgelerdeki sinir hücreleri zamanla hasar görür veya ölür. Sinir hücreleri ölürken, beyin dokusu içinde "tau proteini" adı verilen bir proteinin anormal birikimleri belirginleşir. Normalde tau proteini, hücre iskeletini desteklemekten sorumludur; ancak PSP gibi hastalıklarda yanlış katlanır ya da aşırı birikir ve sinir hücresinin sağlıklı çalışmasını bozabilir.

Bu hasar beynin birkaç farklı bölümünü etkiler. Örneğin vücudumuzun hareketlerini ince ayarlarla yöneten "subtalamik nükleus" adı verilen küçük bir bölge, PSP'de sıkça etkilenir. Bu bölge, yürüme, postür ve ince beceri gibi motor davranışlarımızı kontrol eder. Ayrıca göz hareketlerini koordine eden "superior kolikulus" ve ona bağlı yollar da hastalıktan nasibini alır. Dolayısıyla göz hareketlerinde (özellikle yukarı-aşağı bakışta) sorunlar ortaya çıkar. Bu PSP'nin karakteristik özelliklerinden biridir ve diğer benzer nörolojik hastalıklardan ayrılmasında önemli ipuçları sunar.

PSP'nin en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece vücudun hareket koordinasyonunu değil aynı zamanda düşünce süreçlerini, duygudurumumuzu ve konuşma ile yutma gibi temel işlevleri de etkilemesidir. Beynimizin ön bölgesinde konumlanan prefrontal korteks gibi alanlar, planlama, dikkat ve duygu kontrolü gibi işlevler için gereklidir. PSP'de bu bölgedeki sinir hücrelerinin hasarı "yavaş düşünme" veya "motivasyon eksikliği" (apati) gibi belirtilere yol açabilir.

Maalesef, hastalığın kesin tetikleyicisi hala tam olarak çözülebilmiş değildir. Genetik bazı faktörlerin ve muhtemelen çevresel etkenlerin etkisiyle, tau proteininin beyinde anormal birikimi hız kazanıyor. Böylece çok yönlü, ilerleyici bir tablo karşımıza çıkıyor. Günümüzde hastalığın etkilerini hafifletecek çeşitli yaklaşımlar mevcuttur ve araştırmalar da devam etmektedir.

Tanım Beyindeki hareket, denge, göz hareketleri ve bilişsel işlevleri etkileyen nadir ve ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır.
Nedenleri Kesin nedeni bilinmemektedir. Tau proteininin anormal birikimi ile ilişkilidir. Genetik faktörler ve çevresel tetikleyiciler rol oynayabilir.
Belirtiler Göz hareketlerinde kısıtlılık (özellikle aşağı bakış zorluğu), sık düşmeler, yürüme bozukluğu, kas sertliği, konuşma ve yutma güçlüğü, bilişsel bozukluklar, yüz ifadesinde donukluk.
Teşhis Yöntemleri Klinik değerlendirme, nörolojik muayene, manyetik rezonans görüntüleme (MRI), PET taraması, diğer nörolojik hastalıkların dışlanması için testler.
Tedavi Yöntemleri Kesin bir tedavisi yoktur. Semptomları hafifletmek için dopaminerjik ilaçlar, kas gevşeticiler, fizik tedavi, konuşma terapisi ve destekleyici bakım uygulanır.
Komplikasyonlar Düşme sonucu yaralanmalar, yutma güçlüğü nedeniyle beslenme ve solunum problemleri, ileri evrelerde hareket kaybı ve bilişsel gerileme.
Önleme Yöntemleri Kesin bir önleme yöntemi yoktur. Erken teşhis, fizik tedavi ve destekleyici bakım hastalığın yönetiminde yardımcı olabilir.
SORULAR – CEVAPLAR

PSP genellikle sinsi başlayabilir; ilk dönemdeki belirtiler başka hastalıklarla, özellikle Parkinson hastalığı ile karıştırılabilir. "Daha önce gayet normal yürürken, neden bu kadar sık tökezliyorum?" sorusu, hastaların erken dönemde kendilerine sordukları önemli bir ipucu olabilir. Özellikle geriye doğru ani düşmeler veya denge kayıpları, sıkça rastlanan erken belirtilerden biridir. Bu durum çevreden bakınca "dikkatsizlik" gibi görünebilir, oysaki altta yatan neden beynin dengeyi ayarlayan bölgelerindeki kontrol sorunudur.

Görsel sorunlar da erken aşamada dikkat çeker. PSP'de öne çıkan problem, dikey bakışın özellikle de aşağı bakışın zorlaşmasıdır. Merdiven inerken ayakları görmekte zorlanmak veya okuma sırasında satırları takip edememek şeklinde pratik hayatta ciddi engeller doğurur. Bir yere odaklanmak için gözleri hızlıca bir noktadan diğerine kaydırmak güçleşir. Bu da kitap, gazete okuma ya da bilgisayar ekranında gezinti gibi günlük aktivitelerde çarpıcı derecede rahatsızlık yaratabilir.

Buna ek olarak hafif bir zihinsel yavaşlama, karar vermede güçlükler veya duygu durumunda dalgalanmalar (örneğin çabuk sinirlenme, içe kapanma) gözlenebilir. Konuşma ise ilk dönemde hafifçe bozulabilir; ses tonunda monotonluk veya kelime seçmede ufak yavaşlamalar fark edilebilir. Hastalar veya yakınları bazen bunları "yorgunluk" olarak yorumlayabilir, ancak PSP'nin erken işaretleri olarak önem taşırlar.

Denge ve hareket bozuklukları yanında, PSP'nin en belirgin özelliklerinden biri de göz hareketlerindeki bozulmadır. Beynimizde gözlerin yukarı ve aşağı doğru hareketini ince ayarlarla kontrol eden özelleşmiş merkezler vardır. Bu merkezlerin önemli bir kısmı orta beyin (midbrain) bölgesinde konumlanmıştır. PSP'de bu bölgedeki nöronlar tau proteini birikimi nedeniyle hasar gördüğünde, yukarı ve aşağı bakma refleksi belirgin biçimde yavaşlar, hatta ileri aşamada neredeyse imkânsız hale gelebilir.

Bu durum günlük hayatı zorlaştırabilir; merdiven inerken ayaklarınızı görememek, karşıdan karşıya geçerken kaldırımın kenarını tam olarak algılayamamak, sofrada otururken tabağınızla göz temasında zorlanmak... Bütün bunlar PSP'li bireyler için gündelik yaşamda ciddi güçlükler yaratır. Buna ek olarak göz kırpma refleksi veya gözleri bir noktadan diğerine hızlıca kaydırma becerisi de yavaşlar. Bazı hastalar, gözlerini hareket ettirmek yerine başlarını kaldırıp indirerek etraflarını görmeye çalışırlar. Bu kompansatuvar hareketler de zamanla boyun kas sertliği yüzünden daha zahmetli hale gelir.

PSP sıklıkla Parkinson hastalığı ile karıştırılır. Aslında her ikisinde de hareket yavaşlaması (bradikinezi), kas sertliği (rijidite) ve denge sorunları ortak özelliklerdir. Ancak PSP'de "göz hareketlerindeki" belirgin bozulma, özellikle dikey bakışın kaybı, Parkinson'da tipik bir özellik değildir. Dahası, Parkinson hastaları genellikle vücudun bir tarafında başlayan titreme veya tutukluk gibi belirtiler gösterirlerken, PSP'de semptomlar çoğunlukla daha simetrik olur ve yukarıda bahsedildiği üzere düşme eğilimi erken dönemde öne çıkar.

Tedaviye yanıt konusunda da iki hastalık arasında fark vardır. Parkinson hastalığında dopamin eksikliğine yönelik tedaviler (örneğin levodopa) hastaların hareket kabiliyetini belirgin şekilde iyileştirebilir. Ancak PSP, dopamin yetersizliğinin yanı sıra tau protein birikiminin belirgin olduğu farklı bir hastalık mekanizmasına sahiptir. Bu nedenle levodopa gibi ilaçlar PSP'de kısmen veya sınırlı bir süre için fayda sağlayabilir, ancak uzun vadede genellikle etkinlikleri düşüktür.

PSP tanısı koymak, çoğunlukla detaylı bir nörolojik muayene ve kapsamlı bir öykü alımı ile başlar. Muayene sırasında saptanan göz hareketlerinde bozukluk, belirgin denge bozukluğu gibi bazı bulgular tanıyı kolaylaştırır. 

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) gibi görüntüleme yöntemleri, beynin özellikle orta beyin bölgesinde (midbrain) belirgin bir küçülmeyi gösterebilir. Bu genellikle tanıyı doğrulamaktan ziyade, benzer şikâyetlere neden olabilen diğer beyin hastalıklarını elemek için tercih edilir.

PSP’yi kökten iyileştiren bir tedavi henüz bulunmamaktadır. Ancak çeşitli destekleyici yaklaşımlar sayesinde hastaların yaşam kalitesini artırmak mümkündür. Parkinson hastalığında kullanılan dopaminerjik sistem üzerinden etkili ilaçlardan  kısmi fayda görebilir, ancak etkinlikleri çoğu zaman sınırlıdır. Ayrıca kas sertliğini veya istenmeyen hareketleri hafifletmek için botulinum toksini enjeksiyonları gibi yöntemler uygulanabilir.

İlacın ötesinde, fizik tedavi ve rehabilitasyon hayati önemdedir. Örneğin denge egzersizleri, yürüme eğitimi, kas güçlendirme hareketleri gibi çalışmalar hem düşme riskini azaltmaya hem de günlük işlevleri iyileştirmeye yardımcı olur. Ayrıca hastaların düşme riskini minimuma indirmek için yürürken kayışlı yürüteçler veya özel destek cihazları kullanmaları gerekebilir.

Konuşma terapistleri (dil ve konuşma terapistleri) ise yutma ve konuşma zorlukları yaşayan hastalara özel alıştırmalar öğreterek, iletişim ve beslenme süreçlerini güvenli hale getirmeye çalışırlar. Konuşma terapistlerinin uyguladığı yutma egzersizleri, metotlu çiğneme ve belirli gıda kıvamlarını tercih etme gibi önlemler son derece önemlidir. Yutma zorluğu belirgin olan hastalarda gerekirse daha ileri beslenme yöntemleri (örneğin PEG ile beslenme) de gündeme gelebilir. Böylece hastalar, yeme-içme kazalarını en aza indirerek, daha güvende ve beslenme açısından daha iyi desteklenmiş şekilde yaşamlarını sürdürebilirler.

PSP gibi ilerleyici ve zorlu bir hastalıkla yaşarken, medikal ve sosyal destek ağlarının önemi büyüktür. Hastalar, nöroloji uzmanlarıyla düzenli takiplere gitmeli ve fizyoterapi, konuşma terapisi, mesleki terapi gibi disiplinlerden yardım almalıdır. Bu profesyonel ekipler, hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre özel egzersiz programları ve günlük yaşam faaliyetlerini kolaylaştıracak yöntemler geliştirir.

Aile fertleri ve bakıcılar da süreçte kilit rol oynar. Özellikle hastaların güvenliğini sağlama, düşme riskini azaltma, beslenme desteği sağlama gibi konular oldukça yorucu olabilir

Destek sistemlerinin bir diğer önemli parçası, duygusal ve psikolojik destektir. Uzun süreli, ilerleyici bir hastalıkla yaşamak üzüntü, kaygı ve hatta bazen öfke gibi yoğun duygulara neden olabilir. Grup terapileri, bireysel danışmanlık veya hasta yakınlarının oluşturduğu destek grupları, hislerin paylaşılmasında ve tükenmişlik hissinin azaltılmasında oldukça yararlıdır. Bu tür platformlarda, hastalar veya bakıcılar yaşadıkları zorlukları rahatça ifade edebilir, aynı yolu yürüyen insanlarla bağ kurarak yalnız olmadıklarını hissedebilirler.

Prof. Dr. Meltem Demirkıran
Prof. Dr. Meltem Demirkıran

Prof. Dr. Meltem Demirkıran, nöroloji alanında uzmanlaşmış, özellikle Multipl Skleroz, Parkinson ve hareket bozuklukları üzerine çalışmalar yürüten deneyimli bir akademisyendir. Çukurova Üniversitesi'nde bu alanlara yönelik klinik birimler kurarak önemli katkılarda bulunmuş ve ulusal ile uluslararası çalışma gruplarında aktif rol almıştır. Bilimsel araştırmaları ve yenilikçi tedavi yaklaşımlarıyla nöroloji bilimine katkılar sunmaktadır.

NEREDEYİZ